İnsan yalnız bir varlıktır. Fakat türü gereği ikinci bir kişiyle yalnızlığının bozulacağı algısı onu itaat etmeye yöneltir. Çünkü insan yalnızlığı ve buna dair problemleri bu şekilde atabileceğine inanır. İnsanın özgürlüğü işte tamda ikinci insanın varlığıyla sınırlanır ve hatta biter. Ve insan artık sürü psikolojisiyle hareket etmeyi öğrenir. Sürüde birlik hiçbir zaman yoktur. İşte bu birliği sağlamak için bir sürü başına ihtiyaç duyar. Yoksa bir yönlü değil çok yönlü hareketler olur ve insan çok yönlü hareketlerden korkar. Dahası en iyi olanı kendi için aramak yerine kendi sorumluluğu birine atarak bu durumdan kurtulur. Çünkü insan kendini suçlamak yerine sorumluluğunu aktardığını suçlamak ister. Ama unutur suçlanacak iktidar yoktur. Çünkü iktidar eyleminde bağımsızdır ve hesap vermez, sadece hesap alır. Bunu da yine verdiğim yetkiyle senin, benim adımıza, bizim adımıza yaptığını düşünür. İktidar olma hesapta bağımsızlığı gerektirir (hesap vermede).
İktidar’ın sınırı var mıdır? Yetkinin verildiği yerin iktidar olma süresiyle ilgili olup, iktidar değişse de iktidara itaat etme biçimi aynı ölçüde gerçekleşir. Bu yüzden insanlar yani yönetilenler iktidar karşısında siyasi kölelerdir. Çünkü insan yalnızlığıyla baş edememesi veya yalnızken istediği yaşama ulaşamama korkusu onun bu köleliği gönüllü arzu edişe zorlar. Kısacası iktidarın olmadığı bir toplum, yer, zaman yoktur. En ilkelden en üst topluluğa ya da insan birlikteliğine kadar durum aynıdır. İnsanın sistemli yaşama arzusu onu kurallı bir varlığa dönüştürür. Kendi kuralları ile yaşamaktan aciz insan kuralları koyacak diğerine yani iktidara ihtiyaç duyar. Ve onunla sınırsız olan yaşamını sınırlandırır. Dahası bu eylemi isteyerek yapar. En önemlisiyse iktidar her yeri sarmış olup bu durum insana mutlu olmaktan çok mutsuz olacağı bir yaşam edinmesine yol açar. Artık insan kendi yaşamını yürütmek için harcayacağı çabayı iktidarı söndürmek içinde harcar. Çünkü iktidarın olmadığı ortamda ne yapacağını insan bilmiyor. Bu da iktidarın olmadığı ortamda varoluşunu sergilemeye dair korkusundan kaynaklanıyor. Çünkü varoluşunun ne yöne gideceğini bilmemesi onu bu hale sokuyor. İktidar insanın hangi toplulukta olduğunu belirliyor. Bu ise insanı daha çok bulunduğun yere aitsin algısıyla hareket etmesine yol açıyor. Ki insan özünde insan olma bilincini kaybederek toplum bilinciyle hareket etmesine yol açıyor. Nerelisin dediğinizde insanlıyım demek yerine şuralıyım diyerek kişi toplumsal aidiyetini dahası iktidar alanı altında itaat ettiği yere göndermede bulunuyor.